İçeriğe geç

Jeo-Vurgun!

‘Jeotermal Enerji Projesi’     

Bu isim ortalığı velveleye vermeden, sessiz sessiz yapılan son vurgunlardan biri.

Bitlis tarihinin en büyük vurgunu hatta.

Nasıl mı?

Şöyle;

Bitlis eski valisi Veysel Yurdakul bir proje geliştirmişti. ‘Nemrut-Süphan Jeopark Projesi’ diye. 10 bin kilometrelik bir alandan oluşacak jeopark aynı zamanda dünyanın en büyük jeoparkı olmaya adaydı.

Yurdakul’un tahayyül ettiği projeyle Bitlis turizmine ve ekonomisine ciddi bir ivme kazandırılacaktı. ‘Her şehrin heyecana ihtiyacı vardır, her şehrin heyecan veren projeleri vardır’ diyerek başladığı proje kapsamlı, bir çok alt dalı barındıran bir projeydi.

Jeopark projesinin detayına girmeyeyim, konumuz bu projenin hem teknik hem ekonomik anlamda en büyük parçası olan, bir anlamda can damarı olan, projeye ‘Jeotermal Enerji Projesine’ gelelim.

‘Jeotermal Enerji Projesi’ 450 milyon dolarlık, 150 mw güç üreten bir enerji santrali demek. Bitlis’in yıllık ortalama enerji kapasitesinin 210 mw civarı olduğu düşünülürse çok büyük bir proje.

Yine bu projede elde edilecek enerji, Jeopark Projesinin alt dallarından olan 5 yıldızlı, bin kişilik 5 otelin enerji tüketimini karşılamakta kullanılacaktı. 5 otelin inşası için iki grupla prensipte anlaşılmıştı. Oteller inşa edilirken ‘Yerli otel, yerli girişimci, yerli personel’ hedeflenecekti.

Hatta kalifiye elemanın olmaması ihtimaline karşı Tatvan’da inşa halinde olan bir otelin ihtiyacını karşılamak için, İşkur ile prensipte anlaşılıp 500 kişilik ekibin eğitilmesi planlanmıştı.

Velhasıl bütün aşamalarıyla bir bir planlanmış bir projeydi ‘Nemrut-Süphan Jeopark Projesi’. Alanında dünyanın en büyüğü olmakla kalmayıp ülkede de istihdam alanı açma anlamında örnek bir proje olacaktı.

Hedef buydu, Vali Yurdakul bütün planlamaları, görüşmeleri yapmıştı, geriye icra etmek kalıyordu.

Ne mi oldu?

O ‘Nemrut-Süphan Jeopark Projesi’ süphanların, nemrutların iştihanı kabarttı.

Sonradan görmelerin iştahını bilirsiniz, illaki yiyecekler, yoksa iflah olmazlar.

Şimdi yemek için hazırlanıyorlar.

İstihdam umurlarında mı?

Hayır, tam tersine insanları açlıkla terbiye edip kendilerine mahkum, muhtaç bırakmak en büyük zevkleri.

Umurlarında olan tek şey ‘para’!

Bu projede de para ‘milyon dolar’la ifade ediliyorsa eğer, kim tutar onları…

Bağlasan durmazlar.

Durmadılar, önce valiye iftira atıp, arkasından bin bir türlü yalan uydurup görevden aldırdılar.

Meydan boş kaldı ya, ‘Mutki-Meydan Güvenlik Yolu’ dedikleri yolda onlarca ‘milyon lira’ yoldular…

(İnsanlar bu hırsızlığa ses çıkarınca ne tesadüfse artık, bombalar patladı, arabalar uçtu, hırsızlığı ortaya çıkaranlar suçlandı. Oysa ki asıl maksat, büyüklerinden öğrendikleri klasik mağduriyet edebiyatı mızmızlanması. Bu konuyu bizzat yakından araştırıyor, peşini bırakmıyorum, bana iftira atmanın hesabını adalet önünde soracam birilerine.)

Milyon lira kesmedi, iştah kabartan milyon dolarların peşine düştüler.

E boşa dememişler ‘Mühür kimdeyse Süleyman odur’ diye, mühür de bunlarda Süleyman da bunlar…(Mührü da çalmışlardır kesin)

450 milyon dolarlık tahmini yatırım demek olan ‘Jeotermal Enerji Projesi’ sessiz sedasız bir şekilde, tek taraflı iptal edildi.

Jeotermal enerjiye ihtiyaç yok diyemezler çünkü Zorlu’nun ruhsatının iptalinden sonra, jeotermal enerji arama çalışmalarında patlama yaşandı. Daha 3-5 gün önce 7 saha için jeotermal enerji arama ihalesi ilanı yapıldı İl Özel İdaresi tarafından.

Proje bizzat Vali Yurdakul’un birebir çabası ve iknası ile Zorlu Grubuna kabul ettirilmişti. Proje Zorlu Grubu ve İzlandalı Rarik-Turkison firmasının ortak yatırımı idi. Yatırım Bitlis’in kesinlikle kaderini değiştirecek çapta bir yatırımdı.

Para aşkına Bitlis’in özellikle de Tatvan’ın kaderiyle oynadılar.

Kimler mi?

Söylemeye gerek var mı?

Ya da bilmeyen var mı?

Ben adım gibi eminim ki bu 450 milyon dolarlık işin iptal edilmesinin bir tek sebebi var;

Renkli kişiliğinin yanı sıra, ‘enerji’ sektörüne de elini sokmuş olan sevgili Vahit Kiler’in, böyle büyük bir pastayı yedirmeyecek kadar kurt bir ‘siyasetçi-tüccar’ olduğunu bilmeyen olmadığını biliyorum.

Hele ki bir de İl Genel Meclis Başkanı ve İl Özel İdaresini ‘idare eden’ kişi çok sevdiği sevgili Adnan Süphanoğlu ise…

Diyarbakır aksanıyla konuşmaya çalışan Tatvanlı biri varsa eğer, muhtemelen durumu şöyle izah ederdi; ‘Dezgeyi anlamamax için eşşek olmax lazım.’

Anlamayanın olmadığını bende biliyorum.

Faraziyeler üzerinden de gitmiyorum, ben araştırdım, bana iletilen özgün bilgileri paylaşmam ama merak eden varsa şu iki şeyi araştırsın her şeyi anlar;

Önce ruhsatın iptal sürecinin nasıl işlediğini, ikincisi de, Bitlis’te Kiler’in ayak işlerini yapmakla tanınan birinin (adını şimdilik yazmıyorum), alanda en aktif görünen enerji şirketinin yetkilisi olup olmadığını araştırsın, görsün.

Bir vurgun daha yediniz sevgili Bitlis’liler…hepimize hayırlı olsun…

—————–

Bu kadar pervasızca işler yapılıyor da merak ediyorum şu Bitlis’teki muhalif siyasi partiler ne yapıyor?

Çok partili sistem niye var?

‘Muhalefet Partisi’ kavramının ne anlama geldiği konusunda bi fikriniz var mı?

Siz seçimden seçime kendinizi yakışıklı edip halkın karşısına geçip atıp tutmak için mi varsınız yoksa halkınızın çıkarlarını savunmak için mi?

Bitlis ilindeki bütün muhalif partiler için söylüyorum bunları.

Halkınızın malı çalınıyor, halkınız soyuluyor, hani demokratik tepkiniz, sesiniz niye çıkmıyor?

Hırsızlardan fırsat bulsam tek tek hepinizi çözümleyecem buradan da vaktim yok o kadar.

Siyasi parti il başkanlarının görevlerinden biri de halka yapılan yanlışa karşı durmaktır, bunu sizde biliyorsunuz ama sesiniz çıkmıyor ne hikmetse.

Hikmetini bilmiyorum ama hayra alamet olmadığı kesin.

—————–

Daha önce bu işlerin içinde valilerin de parmağı olduğunu düşünürdüm. Ama Bitlis’te görev yapan son iki vali açıkçası bu kanımı değiştirdi.

Veysel Yurdakul hırsızlığa müsaade etmediği için ‘Cemaatçi’ diye iftira atılarak görevden alındı,

Vali Orhan Öztürk da ‘Peşkeşe müsaade etmem’ diye açık açık konuştuğu için olsa gerek ‘Şu tarikata, bu cemaate yakın’ denilerek az kalsın görevden alınıyordu.

Valinin dünkü kararnamede adının yer almasına ramak kalmıştı.

E benim kulağım ne kadar delikse bunların da eli kolu o kadar uzun,

Dikkatli olmak lazım…

—————–

Bundan sonraki yazımda ‘Havaalanı’ vurgununu yazacaktım ama bana ulaşan bazı belgelere göre, sözde görevleri gelecek nesilleri yetiştirmek olan eğitim camiasının birbirinden değerli neferleri birbirlerine girmişler, birbirlerini fişlemişler, bilmem ne yapmışlar… Malum okullar açılıyor, açılmadan el atmak lazım…

Kategori:GENEL

Bu yazı yorumlara kapalı.