The Post (2017)
Müthiş bir #StevenSpielberg filmi.
Sadece Spielberg değil Meryl Streep ve Tom Hanks de var.
İyi bir film olması için bunlar yeterli ama gazetecilik açısından bir filmin çok ötesinde, her cümlesi ders niteliğinde bir başucu kitabı gibi.
Toplumun haber alma özgürlüğü ve gazetecilik etiği üzerine örnek bir yapıt olan film Amerika’da Watergate Skandalı’na giden süreci anlatıyor.
1966 yılında Vietnam’da savaşmış olan Daniel Ellsberg savaşın anlamsızlığı üzerine, Pentagon’dan bazı gizli belgeleri kaçırır.
1971 yılında, The New York Times Vietnam’daki başarısızlıkla ilgili Pentagon’dan sızdırılan belgelere dayanarak bir haber yayınlar.
Nixon’ın habere gösterdiği büyük tepki ile yayın yasağı gelir.
Bunun üzerine dosyanın daha kapsamlı hali The Washington Post’tan Ben Bradlee’in (Tom Hanks) eline geçer.
Gazetenin hukukçuları, danışmanları, böyle bir haberin gazetenin sonu olacağını savunur.
Bradlee içinse gazetenin neyi haberleştireceğine özgürce karar verememesi, zaten gazetenin sonudur.
Filmdeki her replik mesleğin temel ilkelerini hatırlatan kamu spotu gibi.
Gazeteci adaylarının kesinlikle izlemesi gereken bir film.
Hem basın özgürlüğüne, hem meslektaş dayanışmasına, hem devlete karşı toplumu önceleyen net mesajları var.
Ve günümüzde basın özgürlüğünün geldiği kepaze durumun sebeplerinden birini çok güzel anlatıyor;
NYT’ye yayın yasağı getirilmesine ilişkin Bradlee “Onlar kaybederse biz de kaybederiz” diyor ya işte bu, bu ülkede hiç olmayan ve belki de hiç olmayacak bir dayanışma örneği.
Eleştirmenlerin, izleyen meslektaşlarımın dikkat çekmediği bir diğer konu da bence şu;
Filmde riskli bir haberin yayınlanma sürecinde en büyük riski alanın gazete/yayın sahibi olduğu kısmı da vurgulanıyor.
Ama bu artık eskide kaldı.
Haberin yapılması ve yayılması için artık geleneksel anlamda yayına/yayıncıya ihtiyaç yok gibi.
Bu anlamda post-konvansiyonel bir dönemdeyiz, geleneksel kitle iletişim araçlarına ihtiyacımız eskisi kadar yok.
Haberin yapılması ve yayılması bireysel kararlarla sınırlı artık.
Bunun da elbette artıları eksileri var, bu ayrı bir tartışma konusu.
Ama mahkeme karar verirken “Basının görevi halka hizmet etmektir, halkı yönetenlere değil.” diyor ya darısı başımıza…
Bu yazı yorumlara kapalı.